Senaryo Ekibi

Öykü Yazma Teknikleri 2

ÖYKÜ YAZMA TEKNİKLERİ 2


Bundan bir önceki yazımızdan öykü yazma tekniklerine bir giriş yapmış ve öykünün dört temel ögesi olan karakter, mekân, zaman ve olay örgüsünden ikisi olan karakter ve mekân üzerinde durmuştuk. Bu yazımızda geri kalan iki öge olan zaman ve olay örgüsüne kısaca değinecek ve öykü yazmayla ilgili genel birkaç ihlal edilebilir kuraldan bahsedeceğiz.

Bu yazıyı okumaya başlamadan önce Murat Gülsoy’un (2005) değindiği bir noktayı unutmamamız gerekiyor: Kurmaca yazmanın belirli kural ve teknikleri vardır fakat bu kural ve tekniklerin hepsi ortaya çıkarılacak ürünün niteliğine göre ihlal edilmeye hazırdır.

3. Zaman: Kurmaca eserlerin üç zamanı vardır: (1) Olayın geçtiği zaman (2) Kurmacanın okunduğu zaman ve (3) Psikolojik zaman. İyi bir yazar bu farklı zamanların farkında olabilen ve olayın geçtiği zamanı iyi kullanabilen yazardır. Ayrıca olayın geçtiği zamanı da çatallandırmak ve iki veya daha fazla zaman diliminde geçen olaylar yaratmak da mümkündür. Burada bir parantez açıp şunu belirtmek isteriz ki öykü romana göre daha sınırlı yeri olan bir türdür. Bu sebeple öyküde olayın geçtiği zamanı iki veya daha fazla dilimle çatallandırmak yazın kalitesini (özellikle yeni başlayan yazarlar için) düşürecektir. Romanda ise tam tersi, yazarın bolca yeri ve okuyucunun da bolca zamanı vardır. Bu sebeple birden fazla zaman dilimi kullanmak bir anlamda roman için beklenen bir durumdur.

Bunların dışında zamanı kullanmanın da bir takım teknikleri vardır. Flashback ve flashforward bu tekniklerin başlıcalarıdır. Ayrıca Gülsoy (2005) Büyübozmu: Yaratıcı Yazarlık’ta kesme tekniği, n-montaj tekniği gibi tekniklere de yer vermiştir.

Bu tekniklerin her biri uzun anlatım ve pratik gerektirdiğinden burada uzunca bahsedemeyeceğiz fakat atölyelerimizde en çok üzerinde durduğumu konulardan biri yazarın zamanı kullanmayı ve yönetmeyi öğrenmesidir. Bir kurmaca eseri gerçekçi yapan ve yazarın ustalığının en önemli sembollerinden biri kurmaca içinde zamanı nasıl kullandığıdır.

 4. Olay Örgüsü: Olay örgüsü öykünün kurgusu olarak da bilinir. Öykü kurguları genelde çatışma veya değişim/dönüşümdür. Olay örgüleri neden-sonuç çerçevesinde gelişen olaylar dizinine verilen isimdir. Örneğin bir karakterin köyden kente göç etmesi, kent kültürüne uyum gösteremediği için psikolojik bunalım yaşaması, bunun sonunda ahlaki değerlerinin değişmesi olay örgüsüne bir örnektir. Genelde yazarlara kurmacada karakterlerin yaşayacakları tüm olayları madde madde sıralamaları önerilir. Bu sıra yazarın yazarken belirli bir çerçevede kalmasını sağlar. Aksi takdirde derli toplu yazmak için fazlaca bir efor gerekecektir.

Bunun dışında plansız kurgu da yapmak mümkündür. Plansız kurgularda önce karakter yaratılır. Ardından yazar bu karakteri çok iyi tanıdığına emin olduktan sonra kendi yarattığı karakteri kurgu dünyasına atar. Bundan sonra gelişecek olaylardan e yazarın ne de karakterin haberi vardır. Hepsi o anki yazma sürecine bağlıdır. Yazıya teknik olarak bakan yaratıcı yazarlık atölyelerinin çok tavsiye ettiği bir metot değildir bu plansız yazım. Yazar ustalaşmadığı sürece plansız kurguyu yönetmekte zorlanabilir. Özellikle belirli bir iskelet çerçevesinde hareket etmeye pek elverişli değildir bu doğaçlama kurgular. Çok kez yazmayı-silmeyi gerektirebilir veya tek seferde yazılmış hali anlık duygularla olduğu için okuyucuyu istediği havaya sokamayabilir.

Nasıl bir önceki yazımızda mekânın da bir karakter olabileceğini söylediysek, zamanın da bir kurgu ögesi olabileceğini söyleyebiliriz. Yazar çeşitli zamanla oynama teknikleri kullanarak çok basit olan bir olay örgüsünü okuru şaşırtacak şekilde sürprizli aktarabilir. Neden-sonuç ilişkisi zamanı da içinde barındırdığı için (her zaman önce neden gelişir ardından sonuç gelir) birden fazla zamanın kullanıldığı kurmaca yazılarda olayın sonu eserin başında veya ortasında sunulabilir. Fakat tek bir zaman dilimi ele alınıyorsa olay örgüsünün sonu kurmaca yazının da sonu olmalıdır.

Genel Tavsiyeler:

Kurmaca yazıların dört temel ögesi üzerine kısaca değindik. Edebiyat başlı başına bir alan ve yazmak da tek başına bir sanattır. Birkaç sayfalık bir makaleyi okumak elbette bir yazar yetiştirmek için yeterli değildir.

Yazımızın bundan sonraki kısmında yazmak,  yazarlık, yaratıcı yazarlık ve kurmaca üzerine birkaç ufak fakat önemli noktadan bahsedeceğiz. Bu noktaları öykü ve romanın tür olarak temel ayrımı ve yazarın dikkat etmesi gereken noktalar, öykü yazmanın en önemli kısmı ve üslup üzerine birkaç not olarak sıralayabiliriz.

Öykü kısa olması sebebiyle dinamik bir türdür. Hızlı başlayıp hızlı bitmesi gerektiği gibi yazarken de tempo hiç düşmemelidir. Öykü yazmayı bir koşu olarak da düşünebiliriz. Roman ise uzun ve sakin bir yürüyüştür. Aheste yazılmadığı takdirde okuyucuyu yorar. Fakat bu demek değildir ki bütün romanı uyuşuk bir tempoda sürdürmelisiniz. Aksine yer yer hızlanmalı yer yer yavaşlamalısınız ki okur kendini canlı bir dünyada hissetsin. İster roman isterse öykü yazın yazılarınızda gerçek hayatın mükemmel bir taklidini oluşturmayı hedeflemelisiniz.

Öykünün kalbi giriş cümlesidir. Ne kadar can alıcı ve ne denli dinamik bir cümleyle başlarsanız hem yazar olarak siz yazmaktan hem de okur okumaktan zevk alır. Olabildiğince farklı, hayat dolu, ilgi çekici bir cümle ile başlamasınız öykünüze. “O gün günlerden pazardı.” dediğiniz an öykünüzün okunurluğunu düşürürsünüz. Modern çağda yazılan öykülerin girişleri de birer buluş niteliğinde olmalıdır. Unutmayın ki siz hem yapay bir dünyanın yaratıcı hem de üslup mühendisisiniz bir yazar olarak.

Genç tecrübesiz yazarların en sık düştüğü hatalardan biri de uzun cümleler kurmaktır. Uzun cümleler kurmak anlatım bozukluğuna davetiye çıkarmaktır. Uzun cümle kurmak usta yazar olmak demek değildir. Bir yaza kısa cümle kurmakla çocuksu bir üslup da edinmez. Kısa ve anlaşılır cümlelerden kaçmamak gerekir.

Taze yazarların bir başka yanılgısı da yazarın toplumsal görevini hakkıyla yerine getirmeye çalışırken okuru bunaltmasıdır. Bir yazar elbette ki sosyal mesaj vermeli ve bir meseleyi savunmalıdır. Yazarın sanatçı olmasındaki en önemli unsurlardan biri de toplumsal konulara eğilmesidir. Ama unutmamalı ki bir yazar kimseye öğüt verecek kadar egoist olamaz. Okura mesaj yerine öğüt vermek amatör olmaktan öte bir iticiliktir. Bu kural bir tek çocuk kitapları yazarken ihlal edilebilir çünkü çocuk kitaplarının misyonu çok daha farklıdır.

Üslupla ilgili elbette söylenecek daha çok şey. Üslup yazardan yazara değişir elbette ki. Bu sebeple her yazara üslup konusunda aynı tavsiyeyi vermek doğru olmaz. Taze yazar olarak ustalık yolunda ilerleme gibi bir niyetiniz varsa ve bu niyet niyet olmaktan çıkmış, bir karar dönüşmüşse size bir yazar koçu edinmenizi tavsiye ederiz. İyi bir yazar koçu ile uzun süreler çalışmak hem yazarlığınızı geliştirecek, hem kendi üslubunuzu bulmanıza yardımcı olacak hem de sizi daha üretken kılacaktır.


Yorumlar - Yorum Yaz
Öykü Yazarları Köşesi
Etkinlikler

  Facebook'tan takip et!

Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam111
Toplam Ziyaret1403026
Site Haritası